5 Ağustos 2012 Pazar

Zürih/St.Gallen/Luzern


Geçen sene kuzenim interrail'e çıkmasaydı,gezdiği ülkelerden en çok İsviçre'yi beğendiğini söylemeseydi hayatta aklıma gelmezdi oraya gitmek.Listemde yoktu:)

Aylar öncesinden biletleri aldık,otel rezervasyonlarını yaptırdık ama nedense hiç benim ilgimi çekmiyordu İsviçre. Hiç heyecanlanmıyordum. Hatta uçak biletini değiştirip Londra'ya gidelim bari dedik,değişim olmadı:) İsviçre ile ilgili kitaplar filan aldık,yüzüne bile bakmadım:)

Vakit yaklaştıkça heyecan sardı nedense,hatta vize başvurusu yaptığımız gün bize verilen İsviçre rehberini görünce vayy be arkadaş,biz nereye gidiyoruz böyle? dedim.Fotoğraflar müthişti!

Kuzenim, her bir yerin ayrı güzel olduğunu 3-4 günde bitmeyeceğini söyleyince biz de araba kiralayıp tüm İsviçre'yi gezmeye karar verdik.Ona göre rotamızı ve kalacağımız otelleri ayarladık. 8 günde yaklaşık 30 yere gittik. Zaten tüm ülke bizim Marmara Bölgesi kadar.

İsviçre 26 kantondan oluşuyor,her biri bir eyalet gibi yani.Her bir kantonun başkenti filan var.Coğrafyasının 3'te 2'si dağlık alan. Ah o dağlar yok mu o dağlar:) Her tarafı karaçam ormanı ile kaplı,zirvelerden eriyen karlar şelale olup akıyor.Cennet cennet! Zaten ülkede 4000 tane göl varmış.O göllerin rengini görseniz,ağaçların yansıması ile zümrüt yeşili! Ahh ah,depreşti yine bende:)

Ancak o kadar pahalı bir ülke anlatamam.Bir kişi McDonalds'ta 25 tl ye menü alabiliyor. Bir top dondurma 8 tl. Dandik 50kr' luk dondurmalar var ya Max filan,4 tl:) Restoranda su 10 tl. Gerçi dışarda da 4 tl :) Yıllık damacana suya verdiğimiz parayı 1 haftada İsviçre'de verdik:) Hayatımın en pahalı tatiliydi. Bu parayla Bora Bora'ya giderdik :(

Uzun ve de bol fotoğraflı bir gezi olduğu için 3-4 bölüm halinde hazırladım bu tatili.Umarım sıkılmazsınız:)

1.Gün

Uçakla Zürih'e indik. Havaalanında Hertz'den araba kiraladık.Gps ve oto koltuğu da istedik rahatımız için. Otel olarak da İbis Hotel'i seçtik Zürih'te.

Öğle saatlerinde otele varıp, valizleri atıp şehir merkezine indik tramvayla. Bahnhofstrasse'ye gittik şehir merkezine,ünlü alışveriş caddesi. Caddenin devamı Zürih gölüne çıkıyor.Paralelinde ise Limmat nehri akıyor. Sağınız solunuz su yani:)



Çok güzel bir şehir ancak bize çok ruhsuz geldi.Ünlü alışveriş caddesinde dünyaca ünlü markalar dolu ancak bir hareketlilik yok,belki de daha mesai saatiydi bilemiyorum ama:) Bizim Nişantaşı günün her saati nasıl hareketlidir. Belki de finans başkenti ya onun verdiği bir ruhsuzluk da olabilir.



Hava da çok sıcak,belki onun etkisiyle herkes bir köşeye çekilmişti bilemiyorum derken aslında ülkede sadece 7.5 milyon kişinin yaşadığını düşününce her yerin niye sakin olduğunu anladım!




Nehire kurulan plaj:






Cafe'de kazıklanırken:)







Hadi abicim dedim yeter bize bu kadar Zürih havası,saat 15.30 olmuş bak kuledeki saate.



Gittik otele,atladık arabaya,hemen yakındaki Winterthur'a. Dünyada kişi başına en çok sanat eseri düşen şehirmiş. Gerçi müzeye girmeyince hiç birini göremedik:)) Dedik hadi mesafeler yakın,Schaffhausen'e gidelim şelaleyi görelim.

Rhinefall yani Ren çağlayanı. Schaffhausen zaten en uçta bir şehir,Almanya sınırında.En kuzeydeki İsviçre kantonunun da merkezi.Ren nehri kıyısında. Bu harika şelale de Ren nehri üzerinde. Tam oraya vardığımızda güzel bir yağmur başladı.














Birden o anlara geri döndüm fotoğraflarla. O andaki hislerimi tekrar yaşadım:)






Buradan çıkıp yemek için Schaffhausen merkeze gittik. Evlerin dışındaki süslemeler,oymalar görmeye değer!











Ancak gördüğünüz üzere sokaklarda in cin top oynuyor:) Nerde bu insanlar:)




Geceyi Zürih'te geçirdik.

2.Gün:

Valizleri koyup arabaya  Sankt Gallen için çıktık yola. Giderken Appenzellerland bölgesinden geçtik.İsviçre'nin en geleneksel bölgesi. Yol boyunca ne manzaralarla karşılaştık ama duramadık:( Bu kanton 2 bölgeye ayrılıyor. Aşağı-yukarı gibi..Bu iki bölgenin de kendi başkentleri var. Önce Herisau'dan geçtik. Sonra da Appenzell'e gittik.




Her bir evin penceresinde sardunya var. Ev olmasına bile gerek yok,çiftlik mesela.Bildiğin inek çiftliği,kerpiç ama pencerelerde çiçekler. Mesela bu resimdeki de bir tamirhane gibi bişiydi :)























Bu güzel köyü gezdikten sonra St.Gallen'e geçtik.Burası daha canlı daha hareketli bir şehir.Zaten dantel ve dokuma sanayisinin de merkeziymiş.




Ceren özgürlüğüne kavuşmuşken:)







Kuşları beslerken:)




Şehrin tepeden görünüşü,taa ilerdeki de Konstanz Gölü:)




Ve akşam üstü çıktık kalış noktamız olan Luzern'e.Ve işte bayıldığımız Luzern.




Reuss nehri üzerine kurulu üstü kapalı tipik İsviçre köprüsü. Köprüde 100e yakın tablo var,yürürken onlara bakıyorsunuz. Tablolarda önemli olaylar,şehrin koruyucu azizleri filan yer alıyormuş.









Luzern,ülke tarihinde önemli bir yer teşkil ediyor. Katolik İsviçre'nin kalesi gibi bir yermiş tarihinde. Romantik ve de etkileyici bir şehir.







Şehir gençlerle doluydu. Bu da ayrı bir hareketlilik katıyor şehre. Zaten genç yok piyasada,70-80 yaşına gelmiş kokoş nine dolu her yer İsviçre'de :)









Ve Luzern'de akşam olur.Günün yorgunluğu ile otelimize geçeriz...




Bu gece Luzern'de Etap Hotel'de kaldık.Merkeze yürüyerek 10 dk. Ancak İbis Hotelle aynı zincire bağlı olmasına rağmen konfor olarak daha düşüktü.

Bu post daha uzamadan burada virgül koyup diğer postlarda görüşmeyi diliyorum size.

Bir sonraki post Lugano/Como. Bu günün hayatımdaki en güzel ve de stresli bir gün olacağını nerden bilebilirdim ki?


13 yorum:

  1. Merhaba twitterden takip etmiştim gezinizi blogta yazmayacak mı diye de düşünmeye başlamıştım; görünce sevindim. 4 yıl önce gittiğimiz isviçre hala burnumda tütüyor çünkü. Biz trenle gezmiştik; çok güzeldi ama arabayla daha rahat mı acaba? 30 yer görmüş olmanız beni ayrıca heyecanlandırdı. 3-4 post değil de uzun uzun yazsanız keşke de görsek biz de gitmediğimz yerleri. Ben de ayarlayabilirsem 2 yaşındaki oğlumla Milano'dan Basel'e bir gezi planlıyorum. Como Lugano Locarno özellikle ilgimi çekiyor şimdi. Yazılarınızı merakla bekliyorum Ceren'e öpücükler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Arabayla istediğin yerde drabiliyorsun o avantajın var.valiz taşımıyorsun.treni beklemiyorsun filan.gittiğimiz her yeri 3-4 posta bol fotograflı paylaşıcam:) gidin gidin mutlaka,ben de bir kaç sene sonra Allah izin verirse Mürren'e gitmeyi planlıyorum kışın.

      Sil
  2. alp dağlarının eteklerinde doğmuş biri olarak iyiki gitmişsin görmüşsün oraları ayşecim.
    2.gün resimleri tam benlik:)
    ceren ne güzel bir kız olmuş <3

    YanıtlaSil
  3. Lovely posts and blog! Would you like to follow each other?

    YanıtlaSil
  4. Ayşecim tatil guzel gidiyor sabırsızlıkla diğer postları da bekliyorum. Ceren ile gitmek de iyi cesaret. Acaba benimki mi ekstra sorunlu ki düşünemiyorum Aysu ile tatil yoksa ben mı cesaret edemiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Alevcim Ceren'i tanımıyorsun:))) inatcı,sinirlendiğinde bana vuran bir çocuk:( orada tabi oldu yaramazlıkları,zor oluyor çocukla.ama onsuz da gidemezdim.gönlünü yaptık,marketten istediği şeyleri aldık pop corn,dondurma onlarla kandırdık:)

      Sil
  5. Canım arkadaşım hoş geldin. Resimlerde bile bayıldım bu ülkeye, çok canım çekti vallahi, darısı başıma. Resimlerin tamamını görmek dileğiyle. Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hoşbulduk canım, resimler o güzelliği anlatamıyor bile,inşallah alın listeye gidin:)

      Sil
  6. Çok güzel fotoğraflar, Ceren'le nasıl geçti merak ettim. Araba kiralamakla iyi etmişsiniz Ceren'le başka türlüsü çok zor olurdu sanırım en azından yollarda uyumuştur. Biz İtalya'ya gittik geçen ay ama kuzuyu götürmeye cesaret edemedik. Roma kuzularla gezilecek bir şehir değil çok yürüdük çünkü ama İsviçre daha ferah gözüküyor, geniş yollar falan...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet evet araba süper oldu.öbür türlü gezemezdik zaten.tabi zor oluyor çocukla ama idare ettik hep gönlünü yaptık:)

      Sil
  7. Biz de eşimle geçtiğimiz Ekim ayında gitmiştik İsviçre'ye, daha doğrusu araba kiralayıp Almanya, Amsterdam ,Strasbourg irili ufaklı kasabalar vs. üzerinden son durak olarak İsviçre'ye geçmiştik. Ülkeye girer girmez ne kadar pahalı bir ülke olduğunu anlamıştık,arabaya ülkeye girişte yapıştırılan bir stickera 40. CHF ödemiştik, en pahalı otopark parasını İsviçre'de vermiştik vs. vs. Çok güzel bir ülke yemyeşil, her yer tertemiz pırıl pırıl,tarlalarındaki samanları bile düzenli rulo yapılmış ve beyaz poşetlere sarılı vs. ama İsviçre'de insanların nedense kanı çekilmiş gibi, sıkıcı bir şehir,insanlar yaşlı diye galiba. Almanya, Amsterdam'da aynı şey yok daha yaşanabilir, daha hareketli geldi bana.Biz de yemeğe çok para vermiştik 2 kişi makarna,2 kola 100.-TL civarı tutmuştu.Dikkatini çekti mi migrosun herşeyi vardı çiçekçisi,elektronik eşya mağazası,bankası (Bern'de vardı, Zürih'te görmedim gerçi).Dğer postlarını da merakla bekliyorum, Alplere çıkamadım ben Ekim'de çok çok soğuktu hava ve vaktimiz sınırlı olduğundan ama bir daha gidersem mutlaka çıkmak isterim, bir de peynir fondü yemek isterim :) İnstagramın da gördüğüm kadarıyla siz Alplere gittiniz sanırım

    Sevgiler
    Canan

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet ya,makarna 50 tl,pizza 50 tl. Kola veya su 10 tl:)çok para gitti canım yeme içmeye. E insanız acıkıyoruz ama düşündüğümüz bütçe aşıldı:))

      amsterdam evet cok güzel,çok severim ama İsviçre bir başka:)hele interlaken brienz filan.

      Sil

hadi sen de yaz fikrini!