11 Aralık 2015 Cuma

Venedik-Burano



  İtalya bizim için hep bonus ülke olmuştur. Direkt İtalya'ya uçuşumuz olmadı daha, onun yerine yakın ülkelerden geçiş yapıyoruz :) Mesela İsviçre'ye gitmişken Como, Fransa'ya gitmişken Portofino gibi :) Bu yaz da Slovenya planları yaparken Venedik yakın olunca ziyaret kaçınılmaz oldu.

  Tabi başrol Slovenya idi tatilimizde. Ancak Venedik'i rotaya sokmak da keyifli oldu özellikle Burano adası.


  Venedik ile ilgili araştırma yaparken yeteri kadar kafamda canlandıramadım şehri. Stockholm, Brugge, Amsterdam gibi bol ''su''lu şehirlerde bulunmama rağmen Venedik ile ilgili strese girdim, bahsedilen hep sıcak, dar sokaklar ve kalabalık olunca:)) Kısmen yazılanların gerçeklik payı var, acayip sıcak, akşam üstü gezmek için ideal. Dar sokaklar,bol merdiven ve kalabalık yanınızda çocuk yoksa çok da sorun değil. Ancak şehir tıpkı bir labirent. Sanki sürekli aynı yerlerde dolaşıyorsunu hissi veriyor ve burada adres tarifi oldukça zor:)

  Gelelim gezimizin detaylarına. Sabah saatlerinde Venedik Marco Polo havalimanına indik. Otelimizi Venedik merkezde ayırttık,tek gece kalacağımız için merkezi olması önemliydi.  Havaalanından ana durak olan Piazzale Roma'ya direkt otobüsler var. Venedik merkeze botlarla da ulaşım var ancak sanırım daha uzun sürüyor. Piazzale Roma'dan sonra macera sizi bekliyor çünkü her yer birbirine benziyor, kanallar, köprüler, dar sokaklar, her sokağın açıldığı avlu tarzı meydanlar... Otelimiz bize gelmeden önce ayrıntılı bir mail attı ulaşım ile ilgili, hangi vapurettoya (küçük boyda ve yavaş tekne) bineceğimizi, hangi sokaktan  gireceğimizi en ince ayrıntısına kadar yazmıştı. Ancak verilen adrese gittiğimizde bi otel binası bulamayınca bir an panikledik, ancak anladık ki bi apartman dairesiymiş bizim otel:)) Sahibesi bizi tüm sıcaklığıyla karşıladı, bir apartmanın teras katındaki bu yeri çok  sevdik. Babannesinden kalmış bu ev ve gerçekten çok hoş parçalar barındırıyordu. Teras da tam keyif yapmalıktı:)




















 

Vaktimiz kısıtlı olduğu için hemen aksiyon almak gerekiyordu.


























İlk iş Burano Ada'sına gitmek oldu. Burano'yu instagramda görmüş ve kafaya yazmıştım. Venedik'ten 40 dk uzaklıkta rengarenk evleriyle meşhur bir ada. Güzergah olarak önce Murano adası geliyor ancak fotoğraflardan gördüğüm kadarıyla Burano daha çok değerdi görülmeye:)

Burano'ya vardığımızda gerçekten bir renk cümbüşü içine düştük. Rengarenk evlerin kattığı canlılık ve  enerji gerçekten görülmeye değer.


































Burano adası bir balıkçı kasabası. Ayrıca dantelleri ile de meşhur. Ancak şimdiki en büyük gelir kapısı tabi turizm.

Rengarenk evlerin de bir hikayesi var. Balıkçılar akşam eve sarhoş döndükleri için kapıları karıştırmasınlar diye kadınlar tarafından farklı renklere boyanmış. Hatta rengi unutmasınlar diye tekneleri de aynı renge boyanırmış :)) Rengi değiştirmek şu anda izne bağlı, kafanıza göre değiştiremiyorsunuz yani.



























Akşam üstü tekrar Venedik'e döndük, şimdi keşfetme sırası Venedik'teydi.

Tripadvisor'da şehri ücretsiz keşfetme turlarına (free walking tour) rastlamış ve rezervasyon yaptırmıştım. Akşam üstü 5 'te grup toplandı, rehberimiz bizi gezdirmeye başladı. Bu tur Venedik'i gezip bitirip tarihi ve günlük yaşantılar ile ilgili bilgi almak isteyenler için ideal. Ayrıca ara sokaklarda sizin tek başınıza keşfedemeyeceğiniz yerleri görmenizi sağlıyor. Tur tamamen ücretsiz, rehbere tur sonunda bahşiş veriyorsunuz sadece. Rehber de lisans veya yüksek lisans öğrencisi oluyor genelde, başka bir ülkeden İtalya'ya gelip belli bir alanda çalışma yapan genç bir arkadaş:)


Mimariden tutun da sokak ve meydan isimlerinin nasıl verildiğini, maskelerin gizemi, Marco Polo veya Casanova gibi ünlü İtalyanlar ile ilgili bilinmeyen olaylar, evlerin yapılış tarzı, pencereleri, bacaları,temelleri,kanalizasyon sistemleri, su kuyuları ve neler neler... O kadar çok bilgilendirdi ki rehber bizi.

Labirent gibi bu şehirde mesela bizim biraz zor bulacağımız maske yapan bir atölye ve harika bir kitapçıya götürdüler. Turu yarıda bırakmasak kim bilir daha neler keşfedecektik?


Bu kitapçı harika bir yer. Libreria Aqua Alta yani yüüksek su kitapçısı. İçeride kocaman bir gondal var mesela veya kitaptan merdiven basamakları :) Geçen listelist'te görünce çok sevindim, farklı görsellere bakabilirsiniz oradan,






 Ancak akşam almak üzereydi ve biz daha Venedik'te görülmesi gereken San Marco meydanına gitmemiştik daha. Turu özür dileyerek yarıda bıraktık. Benden tavsiye önce şehri bi turlayın ilk gün, diğer gün de bu tura katılın.

Gerçekten Venedik' in hikayesi etkileyici. Doğudan gelen ticaret yollarının üzerinde olduğu için aldığı vergiler ve denizlerdeki hakimiyeti dönemin en güçlüsü yapmış. 15. yüzyılda altın çağını yaşamış. Haçlı seferlerini desteklemesiyle inanılmaz bir ganimet zenginliğine kavuşmuş, güçlendikçe güçlenmiş bir ara Bizanslılar'dan İstanbul'u bile almış. Daha sonrasında bizim şanlı Osmanlı donanmamızın Akdeniz'deki üstünlüğü sebebiyle Venedik güçten düşmeye başlamış :)

Zamanında halk acayip zengin ve bu zenginliklerini nasıl gösterecek? Otomobil yok ki şöyle havasını atsın, onlar da başlamışlar gondollarını süslemeye. Tabi hepsinin gondolu ve gondolu kullanan şöförleri pardon kaptanları var:) Gondollar almış başını gitmiş tabi şatafattan, belli bir standart getirmek şart olmuş, tüm gondollar siyaha boyanmış. Tabi zengin abi ablalar durmamış yine, altın varaklarla süslemişler.

Başka bir rivayete göre halkın yarısının veba salgını nedeniyle hayatını kaybetmesi ve ölenlerin yasını tutmak için o rengarenk gondolların siyaha boyandığı söyleniyor.



















Venedik' in maskeleri meşhur ayrıca. Türlü söylemler var maske ile ilgili. Veba salgınında yüzlerindeki yaraları saklamak için kullanmışlar. Doktorların salgın sırasında korunmak için taktıkları maske var ki gerçekten korkunç :)
Zengin kumarbazlar durumlar kötüye gittiği dönemde kumarhaneye girip çıkarken görülmemek için takarlarmış. Her sene düzenlenen bayramlaşma,kutlama gibi törenlerde zengin fakir ayrımının ortadan kalkması için de maske takıldığı söyleniyor. Hatta hayat kadınlarının yerel halk tarafından tanınmamak için taktıkları da söyleniyor.

Hangi sebeple olsun maskelerin yaygınlaşması elbette biz turistler için çok iyi olmuş :)  Ara sokaklarda maske yapan dükkanlara rastlarsınız, dışarıdan izleyin amcanın maske yapan ellerini. Hatıra olarak almak isterseniz de mutlaka el yapımı olanları tercih edin. Malum Çin malı maske burada piyasaya düşmüş :)

Her sene Şubat ayı sonunda maske festivali var Venedik'te, not alın bence:)











Akşam üstü yemeğimizi Bigoi'de yedik. Burası kutuda makarnalarıyla ünlü bir yer. Kendi yaptıkları makarnaları çok uygun fiyata satıyorlar. İçerisi minnacık bir yer olduğu için al-çık-bulduğun bi merdivene otur-ye yapıyorsunuz. Tripadvisor'da 1 numaraydı, ben de oradan buldum, benden söylemesi. Konum olarak San Marco meydanı civarlarında. Tamamen tesadüf eseri bulduk, ellerinde makarna ile gezen insanları görünce kokuyu takip ettik, ciddiyim.



Artık akşam olmak üzereydi, gondol sefası yapacak vakit yoktu, San marco meydanı turlanmalı ve deniz kenarında bi kafede dinlenme zamanıydı :) Zaten saat 19 olduğu için gondollar gece tarifesine geçmişlerdi, 100 euroydu, kalsındı :)








 




































San Marco meydanına ulaşıyoruz. Napolyon bu meydan için dünyanın salonu demiş. Bir şehir düşünün arazi yok,daracık sokaklar kanallar. Ve şehrin görkemli meydanı. Kendinizi bambaşka bir yerde buluyorsunuz. Sanki bir dans pistindesiniz.

Meydan, cafeler ve restoranlar ile çevrili. Güvercinler, turistler, cafelerden gelen klasik müzik sesleri. İnsan içinde bulunduğu anın kıymetini bilemiyor ancak şu an yazarken ne kadar da orada olmak istedim!

San marco bazilikası da bu meydanda. Ayrıca Ahlar köprüsü, Rialto köprüsü, çan kulesi de bu civarda görülecek yerler.












Ahlar köprüsü. Mahkumlar yargılanmak için bu köprüden geçerken minik pencerelerden dışarıya bakarlarmış.










Akşam oldu...Manzaraya karşı bi kahveyi çoktan hakettik.








Ve yeni günün sabahında terasta kahvaltımızı yapıp en güzel seyahatlerimizden birini gerçekleştirmek üzere Slovenya'ya yola çıkıyoruz. Takipte kalın:)