22 Şubat 2015 Pazar

Oslo-Bergen Yolculuğu




  Merhabalar :) Bugün Norveç gezi yazısı ile karşınızdayım. İlk bölüm Oslo-Bergen ve bu iki şehir arasında yaptığımız tren yolculuğundan oluşuyor. İkinci bölümde Tromso, Ren geyikleri ile doğa turu ve müthiş deneyim kuzey ışıklarından bahsedeceğim.

   Gezi planlarına aylar öncesine başlarız. Biletler alınır, oteller ayarlanır. Hayal kurmaya başlanır filan :) Bu sefer farklı oldu :)  Ani bir planla (hatta hiç unutmuyorum 1 Ocak’ta) o ayın sonunda gidilmek üzere bir plan yaptık. Daha doğrusu eşim karşıma bu teklifle geldi, aklımda başka bir plan vardı, hepsi alt üst olunca biraz hevesim kaçmıştı, bu teklifle birlikte kuzey ışıklarını da duyunca her şeyi unuttum ve acayip bir heyecanla beklemeye başladık :) Apar topar benim vize işlemlerim, uçuştan 2 gün önce gelen pasaport :)



Çocukluğumuzun Troll oyuncakları meğer Norveç masallarının baş kahramı imiş :)



    Neden Norveç diye sorabilirsiniz, millet gider Mersin’e biz gideriz tersine.  Klişelerden sıkıldığımız için farklı planlar yapmak hoşumuza gidiyor.  Mesela eşim 30 benim de onun yarısı kadar ülke gezmiş olmamıza rağmen daha Roma'yı görmedik veya Viyana-Budapeşte-Prag'ı :)  Eşimin elinden seyahat dergisi-kitabı düşmez. Farklı farklı rotaları aklına yerleştirir. Mesela şu sıralar kafasında olanlar Lofoten adası (Norveç), Banf Milli parkı (Kanada),  Brittany (Fransa), Bled gölü (Slovenya).Özellikle doğa tercih ediyoruz tatillerde, nerde dağ tepe orada biz. Aslında uzun süredir yazın Norveç’e gitmek lazım diyordu. O Bergen ve fiyortlardan bahsederken ben de hep  bu ülkenin en kuzeyine gitmeyi düşünüyordum kutuplara en yakın olmak için. Nedense oralarda yaşayan var mı diye düşünüyordum, hep izbe, terkedilmiş bir yer izlenimi veriyordu kuzeye çıktıkça.

Neyse, eşim Oslo-İstanbul biletlerini aldı, bir rota belirledi ve topu bana attı tüm seyahatlerde olduğu gibi :) Satır aralarında en çok sorulan konulara da değineyim. Uçak biletlerini evet  4-5 ay öncesinde alıyoruz genelde. Mesela Ağustos’taki bir seyahat için Nisan ayında işi bitirmiş oluyoruz.  Bilet fiyatları ile mil puanlarla almayı karşılaştırıyoruz. Vergi ödeniyor biliyorsunuz millerle bilet alırsanız. Astarı yüzünden pahalı olacaksa puan kullanmadan almayı tercih ediyoruz. Biraz mil takıntımız var, bitsin istemiyoruz :) Gün gelir okyanus aşırı geziler için işe yarayabilir :) Oslo biletleri yakın tarihli olduğu için millerle almak daha avantajlı oldu bizim için. O işleri eşim hallettikten sonra gelelim benim hallettiğim seyahat ayrıntılarına:

·         Otel için booking.com’u kullanıyorum.  Otel seçimi bütçeye kalmış bir şey.  Değerlendirme puanı-fiyat arasındaki dengeye bakarak 8.0-8.5 puanın üstündeki tesisleri tercih ediyorum. Otellerde kahvaltı olması ve en önemlisi ücretsiz iptal olması en önemli önceliğim.

·         Planlama süresince Tripadvisor’dan bol bol değerlendirme, yapılacak etkinliklerle ilgili bilgi topluyorum.

·         Skyscanner, booking ile birlikte en sık kullandığım uygulama. Hatta canım sıkıldıkça oradan bilet bakarım :) Sizi en uygun fiyat veren bilet şirketine yönlendiriyor. Tromso’ya uçak biletlerini bu siteden hallettim, ilerleyen satırlarda bahsedeceğim :)

·         Ülke içinde tren seyahatini de demiryollarının resmi sitesi NSB’den hallettim. Ayrıntılar az sonra :)


Gezimiz 5 gece 6 gün. Oslo 1 gece,Bergen 1 gece, Tromso 3 gece olacak şekilde ayarladık:

    Cuma günü Oslo’ya öğle saatlerinde vardık. Havaalanı şehir dışında, şehre ulaşım için tren tercih ettik. Üstelik otelimiz de tren istasyonuna yakındı.  (Bergen’e trenle geçeceğimiz için istasyona yakın seçtik, aklınızda bulunsun plan yaparken) Google’a Norveç yazın karşınıza ‘Dünya’nın en pahalı ülkesi’ çıkar:)  İlk şoku havaalanında yaşadık :) Oslo’ya yapacağımız 19 dakikalık tren yolculuğu için iki kişi 120 TL ödeyince bi titredik noluyoruz ya dedik. İlk şoku atlatıp otele varıp yemek olayını çözmeye çalıştık. Gördüğümüz kadarıyla dışarıda yemek pahalı. Mesela iki kişi pizza yemek 150-200 TL, iki kişi Burger King 75 TL civarı. Zaten sandviç, hamburger yemekten bağırsak floram yok oldu :) Bazı Şeyler ise daha uygun geldi Türkiye'ye göre kuruyemiş gibi mesela. Bazı şeyler ise ülkemizle aynı fiyattı. Giyim ise bizden ucuzdu, H&M ve Vero Moda’nın indirimlerine bayıldım mesela.  Tam çözemedim olayı :)








Otellerde check-in saati 15:00 olunca (o da ayrı bi ilginçlik) valizleri bırakıp çıktık sokaklara. Zaten tek günümüz vardı Oslo’da, olabildiğince dışarda olmalıydık. Hemen deniz kenarına indik, opera binasını görmeye. Buradan baktığımda şehri hiç beğenmedim. Şehir resmen bi şantiye havasında. Her yerde yol çalışması her yerde tadilat. Ayrıca Stockholm’ün o asil havası burada yoktu. Stockholm 4 günde gezmeyle bitecek gibi değilken burası için 1-2 gün yeterdi. Gemi veya Viking müzelerini es geçtik. İsveç’te bol bol müze gezmiştik, aynı kültüre sahip oldukları için çok bişi kaçırdığımızı düşünmüyorum.





 










     Rotamızı tramvay durağına çevirdik buranın en ünlü parkı Vigeland ve ünlü semti Aker Brygge için. Şehir içi ulaşım oldukça pahalı. Birkaç kez in bin yapacağımızı düşünüce  eyvah dedik :) Ama korkulan olmadı.  Turnike yok girişte, tramvaya binince makineye okutuyorsunuz biletinizi. Hem de şöfor mahallinde de değil makine.  Kimse biletini okutmuyor tramvya binince belki aylık veya öğrenci kartları var ama napalım onlar okutmadı biz de okutmadık.  Tek biletle in bin yaptık kaç kere :)  Tırsmadık değil, bunların yaptırımları da güçlü. Sonra farkederlerse biletin 100 katı filan ceza keserler, biz yaptık siz yapmayın :)

     Tramvay durakları da ilginç. Bizi en çok sinirlendiren konu oldu. Harf harf ayırmışlar gideceğiniz bölgeyi.  Park için atıyorum yok H durağına gitmen lazım. Şehir merkezinde arıyorsunuz hangi durak H diye.

    Parka vardığımızda eşsiz bi manzara ile karşılaştık. Uçsuz bucaksız bir park, ağaçlı yollar. Resmen masal diyarı. Her yer karla kaplı. Kar da doğaya ne kadar yakışıyor ya.

















   Şehir merkezinde korkulacak kadar kar yoktu. Biz gelmeden önce yağmış, neyse ki tüm seyahatimiz boyunca kar yağmur bişiye yakalanmadık:) Bize en çok sorulan soru da bu oldu, donmadınız mı?:) Hayır:) En azından Oslo'da:) Hava sıcaklığı da 3-5 derece filan. İlk gün süs olsun diye bere taktım,eşim onu bile takmadı.  Biz tabii ki hazırlıklı gittik, termal içlik-çorap,kalın montlar filan. Sonraki günler için baya işe yaradı.
 
 
 
 
     Vigeland’daki en güzel olay mimar Gustav  Vigeland'ın yaptığı heykeller. Çıplak olan bu heykellerin tümü bişiler anlatıyor.  Öfke, şefkat, küslük, özgürlük, aşk, annelik, babalık… En etkileyici ise 121 insan heykeli oldu. Nedense bana Nazi kamplarında öldürülen insanlar geldi.
 
121 insan heykeli

 































   Parktan sonra Aker Brygge’e geçtik. Burası Oslo’nun elit bi semtiymiş. Pek bişi bulamadık tekrar şehir merkezine geldik.  Akşam biraz vakit geçirdikten sonra otelimize döndük.






 








Sokaklar sanat eseri dolu. Zaten bi tasarım manyaklığı var İskandinav ülkelerinde. Her yerde tasarım ürünler satan mağazalar, tasarım binalar. Dert yok tasa yok, tabii ki daha farklı nasıl bir çay fincanı veya nasıl bi sandalye tasarlayabilirim diye düşünecek vakitleri var.



 









 


Cumartesi sabah Bergen için yola çıktık. Aslında amacımız kuzey ışıklarını görmek olduğu için direkt Tromso’ye geçmemiz gerekiyordu ancak Oslo-Bergen arasındaki tren yolculuğunun  mükemmel bir manzara ya sahip olduğunu, hatta bu rotanın 1.seçildiğini filan öğrenince Bergen'i plana ekledik. Aslında Bergen bir yaz tatilinde gelip fiyort turuna çıkacağımız bir şehirdi bizim için, napalım bu kadar gelmişken şu tren yolculuğunu bi görelim:)


 
Oslo, sabah 08:00



Acayip dakikler, 08:25 deniyorsa 08:25:00 de kalkıyor saniyesi saniyesine hatta.


   Önceden de bahsettiğim gibi resmi site NSB'den aldım biletleri. Çok az bir farkla first class alırsanız trende kahve-çay bedava. 7 saatlik yolculuk için güzel bir ayrıntı bence :) Çocuklu aileler için özel bölüm var çocuklar rahat rahat oynasın diye. Ülkede öncelik çocuklar ve kadınlar.

  Gezi planı yaparken bu yolculuk en çok geren ayrıntı oldu.  Biletler o kadar pahalıydı ki (bir kişi 400tl filan) eşim bu geziyi iptal edelim dedi. Vazgeçtik Norveç gezisinden filan:) Sonra baktık Cuma ve Pazar 400 TL olan ücret cumartesi sabah oldukça uygundu. Hemen tekrar plana geri döndük :) Sabah 08.25 seferini seçtik.

   Yol boyunca rakım sürekli arttı, 1500 m’ye çıktık sonra indik :)  Donmuş göller, karlı dağlar. Olağanüstü manzara. Ancak İsviçre’de o kadar mükemmelini gördüm ki Luzern-İnterlaken arasında. O yüzden ilk kez böyle manzara gören biri kadar tüylerim diken diken olmadı.  Bu rotada en ünlü yer Flam’miş.  Myrdal'dan aktarma ile dünyanın en güzel manzaralarından birine şahit olabilirsiniz. Nasipse bir yaz mevsiminde inşallah :)  Zaten Norveç’e bir yaz bir de kış mevsiminde gitmeli. Dünyanın en muazzam coğrafyalarından biri.  Yaz mevsiminde Flam yapıp Bergen’den fiyort turuna katılmalı. Dağlar, vadiler, göller, nehirler, fiyortlar, adacıklar, buzullar, kuzey ışıkları. İsviçre ile birlikte şu an benim hayran olduğum ülkelerden!!  Üstüne üstlük 5 milyon nüfusla Dünya’nın en refah, en  medeni, en insancıl, sosyal devlet anlayışı en yüksek ülkelerden. Hatta çoğu araştırmada zirvede en kötü ihtimalle ilk üçte.
 
Bir kere herkes eşit, herkes zengin, herkes -bizim alım gücümüzle- trilyonluk evde yaşıyor. Zenginliğin dışında-kıstas değil çünkü, sonuçta Arap ülkeleri de çok zengin- hiç kimsenin birbirinden farkı yok. Norveç petrol zengini, öyle böyle değil kişi başına düşen milli gelir 52bin dolar. (ülkemizde 10bin dolar civarında) Evet 5 milyon kişi yaşıyor ülkede ama bunlar 50 milyon kişi de olsa bu zihniyetle bu medeniyet seviyesi ile sırtları yere gelmez. Bir petrol fonu varmış, her yıl oraya para aktarılmış. Gelecek nesiller için, hani olur da petrol biterse ülke zorda kalmasın diye. Bir de ülke balıkçılık ile dünyada lider. Türkiye'ye Eminönü'ndeki balıklar Norveç uskumrusu, palamut bile oradan ithal. Balıkçılık petrolden önce, petrol arama çalışmaları için balıkçının onayı olması lazımmış, eğer balıkçının işi etkilenecekse çalışma yapılamıyor. Adamların balıkçılık bakanı bile var:)


Belki soğuğun etkisi ile bilmiyorum ama hiçbir gösteriş göremedim giyim kuşamda. Lüks araba görmedim. Romanya'da filan daha çoktur herhalde lüks araba. İnsanların yaşamı çok sade. Yaşlıya devlet bakıyor, evde özel bakım. Çocuğa devlet bakıyor tüm eğitim yaşamı boyunca. Çocuğa özel bir ilgi var -her ne kadar ortalama çocuk sayısı 2 den az olsa bile- Hava alanında çocuk oyun parkı ilk kez Oslo’da gördüm. Otelimizin karşısındaki 5 katlı apartmanın terasında oyun parkı vardı. Her şey çocuğa göre ayarlanıyor. Bir anne eşinden ayrılmışsa devlet ona 5000 TL'ye yakın çocuk yardımında bulunuyor. Dedim ya öncelik çocuklar ve kadınlar. Sonra erkekler ve hayvanlar. Adamların ülkesinde kediyi ensesinden tutarak taşımak yasakmış canı acıyor diye. Veya köpeğini günde bilmem kaç kere dışarı çıkarmak zorundaymışsın, kanunlarla belirlenmiş yani :)


   Şoför bir sonraki seferini beklerken kitap okuyor filan. Gözlerime inanamadım. Çok ince ayrıntılar ama gözlemlemek büyük dersler çıkarmak için iyi bir fırsat. Bir de spor adamların hayatında temel teşkil ediyor. Biz Bergen’de donarken millet yanımızdan koşup gidiyor. Ben düşmemek için yavaş yavaş yürüyorum, adamlar özel spor ayakkabıları, incecik taytları ile koşuyor. H&M'in bir spor kıyafet bölümü vardı inanamadım. Çocuklar için bile spor kıyafet kısmı var kocaman. Zaten Sochi kış olimpiyatlarında 11 altın toplam 26 madalya ile 2. olan bir ülkeden bahsediyoruz. Bizim üç tarafımız denizle çevrili ama kaç kişi yüzme biliyor?

   Tabi bir de dikkatimizi çeken en önemli şey İngilizceyi o kadar güzel konuşmaları idi. Çiftçisinden tut inşaat işçisine gencinden yaşlısına kadar herkes aksanlı süper konuşuyor. Bizim konuştuğumuz tarzanca dedik. Zaten okuma yazma oranı %100 anacım...

 




















































































Fiyortlar

















 

  15:00’e doğru Bergen’e vardığımızda masal bir kasaba ile karşılaştık. Tren istasyonundan otelimizi buluncaya kadar baya yürüdük. Otelimiz ünlü Bryggen’e yakındı. İlk işimiz otele yerleşip hemen Bryggen ’deki o güzel evlerin yanına gitmek oldu.




 











 







Daha sonra Floibanen denen teleferikle tepeye çıktık. Sanırım burada bir de kayak merkezi var, herkes kızaklarla filan tepeye çıkıyordu.


 
 
 


















Her yerde oyun parkı, her yere oyun parkı:)







 
Daha sonra indiğimizde biraz merkezi dolaşalım dedik, ancak soğuk tan tir tir titriyordum, bir an önce otele döndük bi yemek kahve yapıp:)


Pazar sabahı Bergen’e bu manzaraya veda ettik. Tromso ve kuzey ışıkları için yola çıktık.










Olağanüstü manzaralı bir uçuş ve Tromso'da çok güzel bi 3 gün geçirdik. Kuzey ışıkları deneyimimiz gelecek yazıda. Çok yakında:)