7 Ağustos 2012 Salı

Bellinzona/Lugano/Como


3.gün

Bugünkü rotamız İsviçre'nin İtalya etkisindeki bölgesi Ticino. Sabah Luzern'den bu kantonun başkenti olan Bellinzona için çıktık yola. Yolculuk gayet güzel başlamıştı:)




Bir süre sonra trafik tıkandı ve biz tam 2 saat kontak kapattık.



Ancak şunu söyleyeyim,kimse kornaya basmadı,küfretmedi,sinirlenmedi. Arabalarından çıktı bir çok kişi,dolandılar,bir şey yediler,kimisi ojesini sürdü kimisi de aldı kitabını oturdu asfalta:)

Arabayla seyahat ederken ülkenin trafik kurallarını da öğrenmiş olduk. Kesinlikle korna çalmak,selektör yapmak yok. Bir araç sinyal veriyorsa kesinlikle yol veriliyor. Döner kavşaklarda ise mutlaka soldan gelen araca yol veriliyor. Yayaya muameleyi hiç söylemeyeceğim bile:) Biliyorsunuz yaya geçidi bizim ülkemizde amacına uygun kullanılmayan,sadece yolda desen olsun diye yapılmış bir şey. Mesela ben kaldırımda eşimi bekliyorum elimde puset,geçmeyeceğim karşıya,ancak araç duruyor yol veriyor bana. Bir de bunu seve seve yapıyor mecburiyetten değil. Kırk saatte ancak geçiyoruz karşıya ama adamın yüzünde bir gülümseme,bekliyorum hadi kız abi,hadi bi kornaya bas,yok! Ne komik di mi şu anda bunları konuşuyor olmamız. Bizim ülkemizde hala insanlara yeşil ışıkta karşıya geçerken araba çarpabiliyor.

Neyse efendim geçelim biz yola:) Ceren'i yolda çoğu zaman telefon ve de patlamış mısır ile oyaladık:)




Bellinzona'ya vardığımızda atmosfer direkt değişti,İtalya oldu. Konuşulan dil,tabelalar,mimari... Şehirde görülmeye değer  3 tane şato var ve bunlar Unesco tarafından Dünya miras listesine alınmış.







Migros'ların sırrını çözmüş değilim. Migrosbank'tan tutun benzincisi bile var. Ülkemizden mi oraya gitti,ordan mı buraya geldi bu marka,bilen gelsin beri.




























Ve Lugano'ya vardık. Arabadan iner inmez,karşımıza çıkan ilk restorana oturduk. Ana Capri diye bir yer.Süper bir seçimmiş. Göl kıyısında bir yerde otursak bu manzarayı göremeyecetik.







İtalya bölgesine gelip de pizza makarna yememek olur mu?:)







Daha sonra meydana indik otobüsle.Piazza della Riforma meydanı.






Lugano çok çok güzel bir yer. Çok hareketli. İtalya sınırında olduğu için zaten her şey İtalyan havasında. İnsanların davranışlarında bile bu etkiyi görebiliyorsunuz.








Planımızda bu bögeye gelmek yoktu. Gelmişken Como'ya da geçelim dedik. Ancak Lugano'dan sonra tam bir hayal kırıklığı. Lugano çok klas bir yer.Ancak Como gölü bildiğin çöplük. Göl çok kirli,yosunlar,su şişeleri,hatta kuzenim fare ölüsü bile görmüş.







Önce Lugano'ya gitmemiş olsaydık Como'yu çok beğenirdik eminim, ancak George Clooney'nin sayesinde ününü arttırdığını da unutmamalı. Bizim kıyılara da bir ünlü şart.



















Planımızda olmadığı için bu bölgeye gelmek,otel rezervasyonunu da ona göre bu bölgede ayarlamamıştık. Ancak bu tarafa gelmişken Milano'da kalmak lazım. Akşam akşam rezervasyon değişikliği sorun olur diye 2-3 saat uzaklıktaki İnterlaken'de ayarladığımız otel için yola çıktık.

Otoyolda giderken Gps denilen çok bilmiş cihaz bizi yoldan çıkarıp kasaba köylerden geçen yollara saptırdı. Ay çok güzel diye diye gitmeye başladık.








Fakat daracık yollardan gittikçe gidiyorduk. Dağlara çıktık çıktık. Manzara görülmeye değerdi. Dağlarda buz kütleleri,eriyen karların oluşturduğu şelaleler. Anlatamam size.



Ancak hava kararmaya başlayınca ürkmeye başladık. Daracık yollar,viraj,dağa tırmanıyoruz arabayla. Etrafta  park etmiş arabalar görüyoruz,büyük ihtimalle dağa tırmanmaya gelenler. Ara ara bir kaç ev görüyoruz,arkamızdan bir araba geliyor filan kendimizi az da olsa güvende hissediyoruz. Gps'e göre doğru yoldayız,bizi en kısa yoldan götürüyor ancak böyle bir deneyim yaşamamıştık.Eşimin gittiği en virajlı yol Antalya yolu:)





Sol taraf uçurum:)  Çıktığımız dağları bu sefer inmeye başlıyoruz. Yağmur yağdı yağacak,hava alacakaranlık.




Ürküyorum ancak doğanın güzelliği gözlerimi dolduruyor. Abartıyorsun diyebilirsiniz ama yanılıyorsunuz:) Hani hep anlatırlar ya dağlarından sular akan cennet bahçelerini,sanki burada onu görüyorum. Sizin inancınızı bilmem ama aklımdan şu geçiyor Burası böyle ise Cennet nasıl bir yer acaba?


Zirvelerden eteklere doğru iniyoruz. Ancak düzlüğe indiğimizde iki tarafımız dağ,yine gitmeye devam. Bir yağmur bastırıyor göz gözü görmüyor. Ben artık iptal olmuş durumda twitter'a yazıyorum Bir daha Alplere Malplere gelmem diye:)

Eşim diyor otele varalım toprağı öpücem:)

Aslında bu yollar 3'te 2 'si dağlık bölge olan,Avrupa'nın en yüksek zirvesine sahip İsviçre için normal ama biz gerçekten çok ürktük. Ancak bu yoldan gelmeseydik o güzelliklerden de mahrum kalacaktık.

İnterlaken'e varıyoruz. Bu bölge Jungfrau bölgesi. Alp dağlarının en yükseğinin olduğu,ünlü kayak merkezlerinin bulunduğu,gölleriyle cennet gibi bir bölge. İnterlaken de Thun ve Brienz gölleri arasında kalan isminin anlamı da göller arasında demek olan küçük ama mükemmel bir kasaba.

Otel ararken bu bölgede fiyatlar çok uçuktu. Seçtiğimiz otelin konuk puanı iyiydi,oda fiyatı da bütçemizi zorlamayacaktı. Ancak bir eksisi ortak banyo-lavabo olmasıydı.Hayatta böyle bir yer seçmezdim ancak dediğim gibi puanı iyi,konumu da nehir kenarı diye yazınca hemen yer ayırttım.

Ancak otele varıncaya kadar eşimle hep konuştuk,dedik bu otel bize bir sürpriz yapabilir diye.

Otele vardık,gösterdiği yer camping alanı.Her yer çadır,karavan.Otel binası yok,prefabrik.Önce gülümsedik eşimle birbirimize. Ancak sonra buranın çok harika bir yer olduğunu gördük!!

Otel Japon gençler ile doluydu.Hepsi çadırda kalıyordu. Gördüğünüz üzere kızılderili çadırı filan kurmuşlar..Bizim gibi çocuklu aileler de odada kalıyordu.Fotoda solda odamızı görebilirsiniz.




Bu tesisin önü nehir,arkası dağ. Tabi camping alanı olduğu için her yer geniş geniş bahçe,ortak kullanım alanı. Karavandakiler mangal yakıyor. Bahçede nehir kıyısında kocaman masalar,herkes geceleri orada toplanıp yemek yiyip sohbet ediyor.Korktuğum gibi olmadı,ortak tuvalet sorun olmadı hiç.Tertemizdi her yer.Banyoya da girmeyiverdik:)










Ve 3.gecemizi burada huzurlu bir şekilde geçirdikten sonra diğer gün Alplere çıkmak için uyandık.

Bir sonraki post: Yükseklere çıkıyoruz Mürren&Wengen


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

hadi sen de yaz fikrini!