31 Aralık 2010 Cuma
30 Aralık 2010 Perşembe
29 Aralık 2010 Çarşamba
dikkat,bu bir isyan yazısıdır!
gençlikte kilo alıcam diye yeme,yaş geçince kolestrolüm var,şekerim yüksek diye yeme.off hayat çok zor çook.
28 Aralık 2010 Salı
27 Aralık 2010 Pazartesi
zorlu süreç: diş çıkarma
ohhh niyahet mi desem dur daha yeni başlıyoruz mu desem?Ceren ilk 2 dişini çıkardı ama ben de 9 doğurdum.aslında diş çıkarıyor olduğunu bilsem daha rahat olurdum.nereden bilelim işte ilk çocuk.tam 1 ay süren iştahsızlığı dişe yoramadım.3 kez doktora gittik.evet,şimdi söyleyince komik geliyor ama doktora gittik yemek yemiyor diye.ama ne yememek!bir gün 22 saat aç gezdi.diş olabilir diyorlar,soruyorlar salya,ateş,ishal?ı-ıhh hiçbiri yok.kilo kaybediyor,iyice moralim bozuluyor.ama işte bir sabah kaşığa çıt çıt dişler vuruyor.derin bir ohh çekiyoruz ailece.ve iştahı normale dönen çocuğun eline ilk önce ekmek veriyoruz tipik bir Türk ailesi olarak.
emzirme reformu mimi
Ayda'nın annesi mimlemiş.konu: anne sütü
(1) Türkiye'de ilk altı ay sadece anne sütü alan bebeklerin oranı sizce yüzde kaç?
oldukça yüksek bi oran bekliyordum %40-50 gibi ama okuyunca gördüm ki sadece %1,3 müş..
(2) Siz bebeğinizi ne kadar süre anne sütü ile beslediniz?
8 ay.
(3) Kaç ay doğum izni kullandınız?
yasal hakkım olan 8 hafta.yaz tatili yaklaşmakta olduğu için kalan süreyi rapor-ücretsiz izinle hallettim.6.ayda işe başladım.
(4) Yasal süt izninizi kullanabildiniz mi?
öğretmenler için öyle bi izin olmadığını söylediler.az ders aldım,1 günümü boşalttım.tabi öğretmen sayısı yetersiz olsaydı da böyle bi lüksüm olmasaydı sanırım ücretsiz izne ayrılırdım.süt izni diye bişeye hoş bakılmıyor çünkü.
(5) Emzirdiğiniz ya da süt iznini kullandığınız için iş yerinde mobbing (tepki, işi bırakmanız için baskı) ile karşılaştınız mı?
süt izniyle ilgili sorun oldu.ders programımı uygun ayarlamadılar.4 saat dersim vardı bi günde ama 6 saat okuldaydım.
(6) Bebeğinizi toplum içinde, dışarıda emzirmeniz gerektiğinde sıkıntı yaşadınız mı?
hayır,yaşamadım.dışarı çıkmadan önce süt sağıyordum.arabada filan emziriyodum.toplum içinde hiç emzirmedim ama mecbur kalsam bi örtüyle kamufle ederek emzirirdim.
(7) Emzirme konusunda desteğe ihtiyacınız oldu mu? Gerek emzirme danışmanlığı, gerekse psikolojik olarak yeterince destek bulabildiniz mi?
ihtiyacım oldu ama hiç bi destek bulamadım profesyonel olarak.yine yardımıma koşan buradaki annelerdi.hemşirelerin,doktorların bildiği bişi yok bu emzirme sorunları karşısında.
(8) Emzirdiğiniz süre boyunca etraftan "sütün yetmiyor, mama ver, bu çocuk meme emmek için çok büyük” şeklinde baskı gördünüz mü?
yok duymadım pek.sadece annem su içir,biraz da mama ver,eskiden 2 aylıkken herşeyi yemeye başlardı çocuklar şeklinde söylenmeleri oldu.
(9) Emzirme Reformu’nu biliyor musunuz? Sizce Emzirme Reformu neden gerekli?
evet biliyorum.gerekli çünkü emzirmek sanki çağ dışı birşeymiş gibi algılanıyor,sanki sadece taşrada yaşayanlar emzirir gibi bi algı var.
ayrıca çalışan anneler için de acilen bişiler yapılması gerekiyor.
anne sütü sanki belli bi aydan sonra işe yaramaz,faydasız gibi düşünülüyor.toplumumuzun bilinçlenmesi gerekiyor.
(10) Emzirme Reformu'nu web sitesinde desteklediniz mi? Destek olmak için
http://emzirmereformu.com/ adresindeki formu doldurmanız yeterli.
evet destekledim.
24 Aralık 2010 Cuma
oto koltuğu seçimi
Artık ülkemizde de oto koltuğu kullanımı zorunlu hale geldi.gerçi ne kadar uygulanıyor ne kadar kontroller yapılıyor bilemiyorum.
Avrupa'da kazalardan etkilenen çocuk oranı %3 iken ülkemizde %46 larda.umarım bu uygulamayla,kucakta bebek taşımaya,çocukları ön koltuğa oturtmaya,hatta direksiyondayken kucağımıza çocuğu almaya son veririz.
oto koltuğunun zorunlu olmasıyla beraber çeşitli markalar değişik kampanyalar yaptılar.şu anda fiyatlar bikaç yüz liradan başlayıp 1000tl yi geçiyor.
0-9 kg bebekler için ana kucağı kullanılıyor.hatta hastaneler doğumdan sonra bebekleri evlerine gönderirken ana kucağınızın olup olmadığını soruyormuş,yoksa almadan eve gidemiyorsunuz:)
ana kucağı arabada bebeğin yüzü arkaya bakacak şekilde yerleştiriyorsunuz.ben emniyet kemeriyle sabitlemeye çalıştım,aslında isofix bazası alınıp daha güvenli bi şekilde yerleştiriliyor.
9kg'den sonra (biz 8 aylık ve 8,5 kg iken) oto koltuğuna geçmek gerekiyor.işte bu noktada hangi marka diye tıkanıyor insan.
satıcının dediğine göre güvenlik testlerini geçen maxi cosi,römer,concord filanmış.bi ara graco filan da dedi ama üzerinde durmadık.amerikan markası filan dedi ama açıkçası ilgimi çeken bir marka değil.
hep aklımda maxi cosi tobi vardı.yüksek oluşu hoşuma gitmişti.ancak Ceren içinde rahat edemedi.ayrıca maxi cosi çok terletiyor.
concord'u öve öve bitiremediler,fiyatı da gayet uygundu ancak renk seçeneği çok az.acilen renklerini yenilemeleri lazım.çok iğrenç renk kombinasyonları yapmışlar.
chicco dedik kesinlikle önermedi.römer'le yan yana koyup farkı gösterince ikna olduk.
hep isofixli alırım diyordum ama isofix ile emniyet kemeri bağlantısının aynı derecede güvenli oldugunu söylediler.isofix hani 2-3 arabanız vardır da bi ona takarsınız bi buna kolayca,e işte o zaman gerekli dedi satıcı,yine ikna olduk:)
sonuç olarak,biz römer aldık,memnunuz.ama bazen isofixli mi alsaydım diye düşünmüyor değilim.
Avrupa'da kazalardan etkilenen çocuk oranı %3 iken ülkemizde %46 larda.umarım bu uygulamayla,kucakta bebek taşımaya,çocukları ön koltuğa oturtmaya,hatta direksiyondayken kucağımıza çocuğu almaya son veririz.
oto koltuğunun zorunlu olmasıyla beraber çeşitli markalar değişik kampanyalar yaptılar.şu anda fiyatlar bikaç yüz liradan başlayıp 1000tl yi geçiyor.
0-9 kg bebekler için ana kucağı kullanılıyor.hatta hastaneler doğumdan sonra bebekleri evlerine gönderirken ana kucağınızın olup olmadığını soruyormuş,yoksa almadan eve gidemiyorsunuz:)
kraft ana kucağı |
ana kucağı arabada bebeğin yüzü arkaya bakacak şekilde yerleştiriyorsunuz.ben emniyet kemeriyle sabitlemeye çalıştım,aslında isofix bazası alınıp daha güvenli bi şekilde yerleştiriliyor.
9kg'den sonra (biz 8 aylık ve 8,5 kg iken) oto koltuğuna geçmek gerekiyor.işte bu noktada hangi marka diye tıkanıyor insan.
graco |
satıcının dediğine göre güvenlik testlerini geçen maxi cosi,römer,concord filanmış.bi ara graco filan da dedi ama üzerinde durmadık.amerikan markası filan dedi ama açıkçası ilgimi çeken bir marka değil.
maxi cosi tobi |
concord |
chicco key 1 |
chicco dedik kesinlikle önermedi.römer'le yan yana koyup farkı gösterince ikna olduk.
maxi cosi priori isofix |
hep isofixli alırım diyordum ama isofix ile emniyet kemeri bağlantısının aynı derecede güvenli oldugunu söylediler.isofix hani 2-3 arabanız vardır da bi ona takarsınız bi buna kolayca,e işte o zaman gerekli dedi satıcı,yine ikna olduk:)
britax römer king plus |
Estee Lauder vs. Mac
sanırım kendime gelmeye başladım:)artık çocuklu hayata adapte olduğumu düşünüyorum.daha doğrusu Ceren bizli hayata adapte oldu:))
yemek yemedi,kakasını yapmadı,yeteri kadar uyudu mu muhabbetleri kendiliğinden kapandı.gerektiği yerde gerektiği kadar rahat bir insanımdır ama annelik işte azcık işin içinde delilik var,yerli yersiz endişelere kapılıyosunuz.neyse,konumuz neydi ne oldu.sözün özü,normale döndüm,artık daha çok alışveriş-makyaj postları girersem şaşmayın:)
3 senedir Estee lauder double wear concealer kullanıyordum.bikaç ay önce Mac aldım.sabahları makyajımı begenmiyordum,heralde yorgunluktan diyordum.bitmek üzere olan Estee'ye geçiş yaptım.ve işte o zaman farkı farkettim.
evet,Mac'in yapısı yumuşacık,kolayca dağılıyor ama Estee gibi aydınlık bir görüntü ver-mi-yor.
Estee'nin yapısı daha yoğun ama bu demek olmuyo ki sürünce Lerzan Mutlu gibi geziyosunuz:)ayarında sürdükten sonra:)
Estee 7ml,Mac 5ml. aradaki fark az demeyin,nerdeyse 1,5 katı.
double wear ayrıca 10 koruma faktörlü.
ikisi de çok beğendiğim,vazgeçemeyeceğim ürünlere sahip markalar.ancak tercih ettiğim concealer Estee olmaya devam edecek.Mac de bana sadece allık satmaya devam edecek:)
yemek yemedi,kakasını yapmadı,yeteri kadar uyudu mu muhabbetleri kendiliğinden kapandı.gerektiği yerde gerektiği kadar rahat bir insanımdır ama annelik işte azcık işin içinde delilik var,yerli yersiz endişelere kapılıyosunuz.neyse,konumuz neydi ne oldu.sözün özü,normale döndüm,artık daha çok alışveriş-makyaj postları girersem şaşmayın:)
Estee Lauder double wear stay in place concealer spf10 |
3 senedir Estee lauder double wear concealer kullanıyordum.bikaç ay önce Mac aldım.sabahları makyajımı begenmiyordum,heralde yorgunluktan diyordum.bitmek üzere olan Estee'ye geçiş yaptım.ve işte o zaman farkı farkettim.
M.A.C select moisturecover |
evet,Mac'in yapısı yumuşacık,kolayca dağılıyor ama Estee gibi aydınlık bir görüntü ver-mi-yor.
Estee'nin yapısı daha yoğun ama bu demek olmuyo ki sürünce Lerzan Mutlu gibi geziyosunuz:)ayarında sürdükten sonra:)
Lerzan Mutlu |
Estee 7ml,Mac 5ml. aradaki fark az demeyin,nerdeyse 1,5 katı.
double wear ayrıca 10 koruma faktörlü.
ikisi de çok beğendiğim,vazgeçemeyeceğim ürünlere sahip markalar.ancak tercih ettiğim concealer Estee olmaya devam edecek.Mac de bana sadece allık satmaya devam edecek:)
19 Aralık 2010 Pazar
the tourist
Angelina Jolie ve Johnny Depp bir araya gelir de kötü biş çıkar mı?bu filme sırf Angelina'nın zerafetini izlemek için bile gidilir!Johnny'nin yakışıklılığını diyemeyeceğim çünkü gözleri sürmesiz o kadar da çekici değil!
Film Paris'te başlayıp Venedik'te devam ediyor.kuğu gibi süzülen Angelina,kıyafetlerinin takılarının şıklığıyla göz kamaştırıyor.film harika ötesi,süpersonic olmasa da izlemesi gayet eğlenceli.internetten puanlama 10 üzerinden 6,5 görünce vasat bi film bekliyordum ki yok,gidilmeli görülmeli.
12 Aralık 2010 Pazar
Body Worlds İstanbul
Haziran ayında başlayan bu sergi 17 Aralıkta yani bu Cuma sona eriyor.arkadaşım bu hafta biteceğini söylemese gideceğim de yoktu açıkçası.adını duyuyordum ama ne olduğu hakkında bi fikrim yoktu.ahh ah bilsem bu kadar etkileyici olduğunu son ana bırakır mıydım hiç?kesinlikle 2.kez ziyaret ederdim.
nedir bu body worlds?işte bu noktada kitlenip kalıyorum.insan vücudunun sergilendiği,organlarımızı,kaslarımızı,tüm sistemimizi bize tanıtan,embriyodan tutun da yaşlılığa kadar süreci anlatan bi sergi desem inanın o kadar basit kalır ki..
girişte öncelikle embriyolarla karşılaşıyorsunuz -ki beni en çok etkileyen kısım oldu.hafta hafta embriyonun gelişimi,pirinç tanesi gibi bir bebekle karşılaşmak,milimetrelik uzunlukta kolları bacakları görmek çok etkileyiciydi.daha sonra bebeğin ay ay büyümesi filan..herşey tamamiyle gerçek,maket yok.
daha sonra iskelet sistemini,sinir sistemi,organlarımız derken görsel bi şölen karşılıyor bizi.içimizi gösterirken bize,bir yandan iç dünyamıza yolculuğa çıkartıyor bizi.salam gibi dilimlenmiş karın kesiti,kriz geçirmiş bi kalp,inme inmiş bir beyin..sigara içen bir kişinin akciğeri,kanserli meme,ülserli mide..derimiz,bizi bir kıyafet gibi sarar diye öğrendiğimiz biyoloji bilgilerinin ne denli doğru olduğunu görmek.
dediğim gibi,sergiyi görmeden bu anlattıklarım o kadar yavan kalır ki.
çok etkilendim.sergiyi gezerken bu bedenlerin sahiplerini düşündüm,kimlerdi n'aparlardı?
hala gitmemiş olan varsa bu sergiye mutlaka gitmelisiniz.
nedir bu body worlds?işte bu noktada kitlenip kalıyorum.insan vücudunun sergilendiği,organlarımızı,kaslarımızı,tüm sistemimizi bize tanıtan,embriyodan tutun da yaşlılığa kadar süreci anlatan bi sergi desem inanın o kadar basit kalır ki..
girişte öncelikle embriyolarla karşılaşıyorsunuz -ki beni en çok etkileyen kısım oldu.hafta hafta embriyonun gelişimi,pirinç tanesi gibi bir bebekle karşılaşmak,milimetrelik uzunlukta kolları bacakları görmek çok etkileyiciydi.daha sonra bebeğin ay ay büyümesi filan..herşey tamamiyle gerçek,maket yok.
daha sonra iskelet sistemini,sinir sistemi,organlarımız derken görsel bi şölen karşılıyor bizi.içimizi gösterirken bize,bir yandan iç dünyamıza yolculuğa çıkartıyor bizi.salam gibi dilimlenmiş karın kesiti,kriz geçirmiş bi kalp,inme inmiş bir beyin..sigara içen bir kişinin akciğeri,kanserli meme,ülserli mide..derimiz,bizi bir kıyafet gibi sarar diye öğrendiğimiz biyoloji bilgilerinin ne denli doğru olduğunu görmek.
dediğim gibi,sergiyi görmeden bu anlattıklarım o kadar yavan kalır ki.
çok etkilendim.sergiyi gezerken bu bedenlerin sahiplerini düşündüm,kimlerdi n'aparlardı?
hala gitmemiş olan varsa bu sergiye mutlaka gitmelisiniz.
4 Aralık 2010 Cumartesi
bir devir sona erdi
Ceren ve annesinin anne sütü maceraları sona erdi.
nasıl rahatladım desem inanır mısınız?kocaman bir yük kalktı omzumdan.neden mi?
*emmeye pek düşkün olmadı.hep zorladım.
*pompayla yapışık geziyodum.
*işe başlayınca ister istemez süt azalıyor,tekrar arttırmak için çabalamaya başladım.sil baştan,tekrar aynı süreç,bunaldım.
6 ay kadar anne sütü alsa iyidir diyordum,hadi 2 ay da benden olsun dedi Ceren,8 aya tamamladı.tabiki de hayalim 2 yaşına kadar devam etmesiydi ama napalım.ne demiş süper star,hayatta her şey senin istediğin gibi olmuyor:)
emzirme dönemine ait en güzel hatıram,İrlanda'dan.temiz havadan mıdır nedir süt üretimim en üst seviyeye çıkmıştı.çantamda her daim süt mevcuttu pet şişelerin içinde,her bulduğum ağacın dibine döküyordum.komik bi görüntü oluyodu.Ceren,ileride İrlanda'da yaşarsa filan bu yüzden,süt çeker yani.
okyanus ötesinden gelen hediye
hiç beklemedğimi bir anda bir paket buluverdim karşımda.heyecanla açtım,resmen kutuyu parçalayarak.neler çıktı içinden neler,biberonlar,kıyafetler,oyuncaklar...Ceren şimdilik anlamasa da onun yerine ben sevindim.
yazın,yabancı bi forumda bir Türkiye aşığıyla tanıştım.kahve dünyasına bayılmış,bir kahve içmek için oradan neler vermezdim dedi.n'olacak ya ,ben sana burdan yollarım kahve dedim.e işte bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı vardır diye boşuna dememişler.
3 Aralık 2010 Cuma
bir zamanlar ben
tembeldim.
8 saatten az uyuyunca çekilmez bir insan olurdum.
off televizyonda izleyecek hiç bişi yok diye koltukta oflaya puflaya bi o yana bi bu yana dönerdim.
''öğretmenlik bayanlar için ideal meslek'' diyenlere sinirlenirdim.
tek kaygım sabah ne giysem,akşam ne pişirsem idi.
sehpanın üzerindeki bardak,orta yerdeki terlik sinirimi bozardı.
cumartesi günleri gezmeye gitmezsem çatlardım.
sabahları 15 dakikada hazırlanıp evden çıkardım.
haftada bikaç kez çamaşır makinesini çalıştırırdım.
geceleri deliksiz uyurdum,tuvaletim gelse bile kalkmazdım.
uzuun uzun pazar kahvaltısı yapardım.
gazete okurdum.
dünyadaki en büyük sevgiden mahrumdum.
8 saatten az uyuyunca çekilmez bir insan olurdum.
off televizyonda izleyecek hiç bişi yok diye koltukta oflaya puflaya bi o yana bi bu yana dönerdim.
''öğretmenlik bayanlar için ideal meslek'' diyenlere sinirlenirdim.
tek kaygım sabah ne giysem,akşam ne pişirsem idi.
sehpanın üzerindeki bardak,orta yerdeki terlik sinirimi bozardı.
cumartesi günleri gezmeye gitmezsem çatlardım.
sabahları 15 dakikada hazırlanıp evden çıkardım.
haftada bikaç kez çamaşır makinesini çalıştırırdım.
geceleri deliksiz uyurdum,tuvaletim gelse bile kalkmazdım.
uzuun uzun pazar kahvaltısı yapardım.
gazete okurdum.
dünyadaki en büyük sevgiden mahrumdum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)