Merhabalar :)
Bugün Norveç gezi yazısı ile karşınızdayım. İlk bölüm Oslo-Bergen ve bu iki
şehir arasında yaptığımız tren yolculuğundan oluşuyor. İkinci bölümde Tromso,
Ren geyikleri ile doğa turu ve müthiş deneyim kuzey ışıklarından bahsedeceğim.
Gezi planlarına aylar öncesine başlarız. Biletler alınır,
oteller ayarlanır. Hayal kurmaya başlanır filan :)
Bu sefer farklı oldu :) Ani bir planla (hatta hiç unutmuyorum 1
Ocak’ta) o ayın sonunda gidilmek üzere bir plan yaptık. Daha doğrusu eşim
karşıma bu teklifle geldi, aklımda başka bir plan vardı, hepsi alt üst olunca
biraz hevesim kaçmıştı, bu teklifle birlikte kuzey ışıklarını da duyunca her
şeyi unuttum ve acayip bir heyecanla beklemeye başladık :) Apar topar benim vize
işlemlerim, uçuştan 2 gün önce gelen pasaport :)
Çocukluğumuzun Troll oyuncakları meğer Norveç masallarının baş kahramı imiş :) |
Neden Norveç diye sorabilirsiniz, millet gider Mersin’e biz
gideriz tersine. Klişelerden
sıkıldığımız için farklı planlar yapmak hoşumuza gidiyor. Mesela eşim 30 benim de onun yarısı kadar ülke gezmiş olmamıza rağmen daha Roma'yı görmedik veya Viyana-Budapeşte-Prag'ı :) Eşimin elinden seyahat dergisi-kitabı
düşmez. Farklı farklı rotaları aklına yerleştirir. Mesela şu sıralar kafasında olanlar Lofoten adası (Norveç), Banf Milli parkı (Kanada), Brittany (Fransa), Bled gölü (Slovenya).Özellikle doğa tercih ediyoruz tatillerde, nerde dağ tepe orada biz. Aslında uzun süredir yazın
Norveç’e gitmek lazım diyordu. O Bergen ve fiyortlardan bahsederken ben de
hep bu ülkenin en kuzeyine gitmeyi
düşünüyordum kutuplara en yakın olmak için. Nedense oralarda yaşayan var mı
diye düşünüyordum, hep izbe, terkedilmiş bir yer izlenimi veriyordu kuzeye çıktıkça.
Neyse, eşim Oslo-İstanbul biletlerini aldı, bir rota
belirledi ve topu bana attı tüm seyahatlerde olduğu gibi :) Satır aralarında en
çok sorulan konulara da değineyim. Uçak biletlerini evet 4-5 ay öncesinde alıyoruz genelde. Mesela Ağustos’taki
bir seyahat için Nisan ayında işi bitirmiş oluyoruz. Bilet fiyatları ile mil puanlarla almayı
karşılaştırıyoruz. Vergi ödeniyor biliyorsunuz millerle bilet alırsanız. Astarı
yüzünden pahalı olacaksa puan kullanmadan almayı tercih ediyoruz. Biraz mil
takıntımız var, bitsin istemiyoruz :) Gün gelir okyanus aşırı geziler için işe yarayabilir :) Oslo biletleri yakın tarihli
olduğu için millerle almak daha avantajlı oldu bizim için. O işleri eşim
hallettikten sonra gelelim benim hallettiğim seyahat ayrıntılarına:
·
Otel için booking.com’u kullanıyorum. Otel seçimi bütçeye kalmış bir şey. Değerlendirme puanı-fiyat arasındaki dengeye
bakarak 8.0-8.5 puanın üstündeki tesisleri tercih ediyorum. Otellerde kahvaltı
olması ve en önemlisi ücretsiz iptal olması en önemli önceliğim.
·
Planlama süresince Tripadvisor’dan bol bol
değerlendirme, yapılacak etkinliklerle ilgili bilgi topluyorum.
·
Skyscanner, booking ile birlikte en sık
kullandığım uygulama. Hatta canım sıkıldıkça oradan bilet bakarım :) Sizi en uygun fiyat veren bilet şirketine
yönlendiriyor. Tromso’ya uçak biletlerini bu siteden hallettim, ilerleyen
satırlarda bahsedeceğim :)
·
Ülke içinde tren seyahatini de demiryollarının
resmi sitesi NSB’den hallettim. Ayrıntılar az sonra :)
Gezimiz 5 gece 6 gün. Oslo 1 gece,Bergen 1 gece, Tromso 3
gece olacak şekilde ayarladık:
Cuma günü Oslo’ya öğle saatlerinde vardık. Havaalanı şehir
dışında, şehre ulaşım için tren tercih ettik. Üstelik otelimiz de tren
istasyonuna yakındı. (Bergen’e trenle
geçeceğimiz için istasyona yakın seçtik, aklınızda bulunsun plan yaparken) Google’a Norveç
yazın karşınıza ‘Dünya’nın en pahalı ülkesi’ çıkar:) İlk şoku havaalanında yaşadık :) Oslo’ya yapacağımız 19
dakikalık tren yolculuğu için iki kişi 120 TL ödeyince bi titredik noluyoruz ya
dedik. İlk şoku atlatıp otele varıp yemek olayını çözmeye çalıştık. Gördüğümüz kadarıyla dışarıda yemek
pahalı. Mesela iki kişi pizza yemek 150-200 TL, iki kişi Burger King 75 TL civarı. Zaten sandviç, hamburger yemekten bağırsak floram yok oldu :) Bazı Şeyler ise daha uygun geldi Türkiye'ye göre kuruyemiş gibi mesela. Bazı şeyler ise ülkemizle
aynı fiyattı. Giyim ise bizden ucuzdu, H&M ve Vero Moda’nın indirimlerine
bayıldım mesela. Tam çözemedim olayı :)
Otellerde check-in saati 15:00 olunca (o da ayrı bi
ilginçlik) valizleri bırakıp çıktık sokaklara. Zaten tek günümüz vardı Oslo’da,
olabildiğince dışarda olmalıydık. Hemen deniz kenarına indik, opera binasını
görmeye. Buradan baktığımda şehri hiç beğenmedim. Şehir resmen bi şantiye
havasında. Her yerde yol çalışması her yerde tadilat. Ayrıca Stockholm’ün o
asil havası burada yoktu. Stockholm 4 günde gezmeyle bitecek gibi değilken
burası için 1-2 gün yeterdi. Gemi veya Viking müzelerini es geçtik. İsveç’te bol bol müze
gezmiştik, aynı kültüre sahip oldukları için çok bişi kaçırdığımızı
düşünmüyorum.
Rotamızı tramvay durağına çevirdik buranın en ünlü parkı
Vigeland ve ünlü semti Aker Brygge için. Şehir içi ulaşım oldukça pahalı.
Birkaç kez in bin yapacağımızı düşünüce eyvah dedik :) Ama korkulan olmadı. Turnike yok
girişte, tramvaya binince makineye okutuyorsunuz biletinizi. Hem de şöfor
mahallinde de değil makine. Kimse
biletini okutmuyor tramvya binince belki aylık veya öğrenci kartları var ama
napalım onlar okutmadı biz de okutmadık. Tek biletle in bin yaptık kaç kere :) Tırsmadık değil,
bunların yaptırımları da güçlü. Sonra farkederlerse biletin 100 katı filan ceza
keserler, biz yaptık siz yapmayın :)
Tramvay durakları da ilginç. Bizi en çok sinirlendiren konu
oldu. Harf harf ayırmışlar gideceğiniz bölgeyi.
Park için atıyorum yok H durağına gitmen lazım. Şehir merkezinde
arıyorsunuz hangi durak H diye.
Parka vardığımızda eşsiz bi manzara ile karşılaştık. Uçsuz
bucaksız bir park, ağaçlı yollar. Resmen masal diyarı. Her yer karla kaplı. Kar
da doğaya ne kadar yakışıyor ya.
Şehir merkezinde korkulacak kadar kar yoktu. Biz gelmeden önce yağmış, neyse ki tüm seyahatimiz boyunca kar yağmur bişiye yakalanmadık:) Bize en çok sorulan soru da
bu oldu, donmadınız mı?:) Hayır:) En azından Oslo'da:)
Hava sıcaklığı da 3-5 derece filan. İlk gün süs
olsun diye bere taktım,eşim onu bile takmadı. Biz tabii ki hazırlıklı gittik, termal
içlik-çorap,kalın montlar filan. Sonraki günler için baya işe yaradı.
Vigeland’daki en güzel olay mimar Gustav Vigeland'ın yaptığı heykeller. Çıplak olan bu
heykellerin tümü bişiler anlatıyor.
Öfke, şefkat, küslük, özgürlük, aşk, annelik, babalık… En etkileyici ise 121
insan heykeli oldu. Nedense bana Nazi kamplarında öldürülen insanlar geldi.
121 insan heykeli |
Parktan sonra Aker Brygge’e geçtik. Burası Oslo’nun elit bi
semtiymiş. Pek bişi bulamadık tekrar şehir merkezine geldik. Akşam biraz vakit geçirdikten sonra otelimize
döndük.
Sokaklar sanat eseri dolu. Zaten bi tasarım manyaklığı var İskandinav ülkelerinde. Her yerde tasarım ürünler satan mağazalar, tasarım binalar. Dert yok tasa yok, tabii ki daha farklı nasıl bir çay fincanı veya nasıl bi sandalye tasarlayabilirim diye düşünecek vakitleri var.
Cumartesi sabah Bergen için yola çıktık. Aslında amacımız kuzey ışıklarını görmek olduğu için direkt Tromso’ye geçmemiz gerekiyordu ancak Oslo-Bergen arasındaki tren yolculuğunun mükemmel bir manzara ya sahip olduğunu, hatta bu rotanın 1.seçildiğini filan öğrenince Bergen'i plana ekledik. Aslında Bergen bir yaz tatilinde gelip fiyort turuna çıkacağımız bir şehirdi bizim için, napalım bu kadar gelmişken şu tren yolculuğunu bi görelim:)
Sokaklar sanat eseri dolu. Zaten bi tasarım manyaklığı var İskandinav ülkelerinde. Her yerde tasarım ürünler satan mağazalar, tasarım binalar. Dert yok tasa yok, tabii ki daha farklı nasıl bir çay fincanı veya nasıl bi sandalye tasarlayabilirim diye düşünecek vakitleri var.
Cumartesi sabah Bergen için yola çıktık. Aslında amacımız kuzey ışıklarını görmek olduğu için direkt Tromso’ye geçmemiz gerekiyordu ancak Oslo-Bergen arasındaki tren yolculuğunun mükemmel bir manzara ya sahip olduğunu, hatta bu rotanın 1.seçildiğini filan öğrenince Bergen'i plana ekledik. Aslında Bergen bir yaz tatilinde gelip fiyort turuna çıkacağımız bir şehirdi bizim için, napalım bu kadar gelmişken şu tren yolculuğunu bi görelim:)
Oslo, sabah 08:00 |
Acayip dakikler, 08:25 deniyorsa 08:25:00 de kalkıyor saniyesi saniyesine hatta. |
Önceden de bahsettiğim gibi resmi site NSB'den aldım biletleri. Çok az bir farkla first class alırsanız trende kahve-çay bedava. 7 saatlik yolculuk için güzel bir ayrıntı bence :) Çocuklu aileler için özel bölüm var çocuklar rahat rahat oynasın diye. Ülkede öncelik çocuklar ve kadınlar.
Gezi planı yaparken bu yolculuk en çok geren ayrıntı
oldu. Biletler o kadar pahalıydı ki (bir
kişi 400tl filan) eşim bu geziyi iptal edelim dedi. Vazgeçtik Norveç gezisinden
filan:)
Sonra baktık Cuma ve Pazar 400 TL olan ücret cumartesi sabah oldukça uygundu.
Hemen tekrar plana geri döndük :)
Sabah 08.25 seferini seçtik.
Yol boyunca rakım sürekli arttı, 1500 m’ye çıktık sonra
indik :) Donmuş göller, karlı dağlar. Olağanüstü
manzara. Ancak İsviçre’de o kadar mükemmelini gördüm ki Luzern-İnterlaken
arasında. O yüzden ilk kez böyle manzara gören biri kadar tüylerim diken diken
olmadı. Bu rotada en ünlü yer
Flam’miş. Myrdal'dan aktarma ile dünyanın en güzel manzaralarından birine şahit olabilirsiniz. Nasipse bir yaz mevsiminde inşallah :) Zaten Norveç’e bir yaz bir de kış mevsiminde gitmeli. Dünyanın
en muazzam coğrafyalarından biri. Yaz
mevsiminde Flam yapıp Bergen’den fiyort turuna katılmalı. Dağlar, vadiler,
göller, nehirler, fiyortlar, adacıklar, buzullar, kuzey ışıkları. İsviçre ile birlikte şu an benim hayran olduğum ülkelerden!! Üstüne üstlük
5 milyon nüfusla Dünya’nın en refah, en
medeni, en insancıl, sosyal devlet anlayışı en yüksek ülkelerden. Hatta çoğu araştırmada zirvede en kötü ihtimalle ilk üçte.
Bir kere herkes eşit, herkes zengin, herkes -bizim alım
gücümüzle- trilyonluk evde yaşıyor. Zenginliğin dışında-kıstas değil çünkü, sonuçta
Arap ülkeleri de çok zengin- hiç kimsenin birbirinden farkı yok. Norveç petrol zengini, öyle böyle değil kişi başına düşen milli gelir 52bin dolar. (ülkemizde 10bin dolar civarında) Evet 5 milyon kişi yaşıyor ülkede ama bunlar 50 milyon kişi de olsa bu zihniyetle bu medeniyet seviyesi ile sırtları yere gelmez. Bir petrol fonu varmış, her yıl oraya para aktarılmış. Gelecek nesiller için, hani olur da petrol biterse ülke zorda kalmasın diye. Bir de ülke balıkçılık ile dünyada lider. Türkiye'ye Eminönü'ndeki balıklar Norveç uskumrusu, palamut bile oradan ithal. Balıkçılık petrolden önce, petrol arama çalışmaları için balıkçının onayı olması lazımmış, eğer balıkçının işi etkilenecekse çalışma yapılamıyor. Adamların balıkçılık bakanı bile var:)
Belki soğuğun etkisi ile bilmiyorum ama hiçbir gösteriş göremedim giyim kuşamda. Lüks araba görmedim. Romanya'da filan daha çoktur herhalde lüks araba. İnsanların yaşamı çok sade. Yaşlıya devlet bakıyor, evde özel bakım. Çocuğa devlet bakıyor tüm eğitim yaşamı boyunca. Çocuğa özel bir ilgi var -her ne kadar ortalama çocuk sayısı 2 den az olsa bile- Hava alanında çocuk oyun parkı ilk kez Oslo’da gördüm. Otelimizin karşısındaki 5 katlı apartmanın terasında oyun parkı vardı. Her şey çocuğa göre ayarlanıyor. Bir anne eşinden ayrılmışsa devlet ona 5000 TL'ye yakın çocuk yardımında bulunuyor. Dedim ya öncelik çocuklar ve kadınlar. Sonra erkekler ve hayvanlar. Adamların ülkesinde kediyi ensesinden tutarak taşımak yasakmış canı acıyor diye. Veya köpeğini günde bilmem kaç kere dışarı çıkarmak zorundaymışsın, kanunlarla belirlenmiş yani :)
Şoför bir sonraki seferini beklerken kitap okuyor filan. Gözlerime inanamadım. Çok ince ayrıntılar ama gözlemlemek büyük dersler çıkarmak için iyi bir fırsat. Bir de spor adamların hayatında temel teşkil ediyor. Biz Bergen’de donarken millet yanımızdan koşup gidiyor. Ben düşmemek için yavaş yavaş yürüyorum, adamlar özel spor ayakkabıları, incecik taytları ile koşuyor. H&M'in bir spor kıyafet bölümü vardı inanamadım. Çocuklar için bile spor kıyafet kısmı var kocaman. Zaten Sochi kış olimpiyatlarında 11 altın toplam 26 madalya ile 2. olan bir ülkeden bahsediyoruz. Bizim üç tarafımız denizle çevrili ama kaç kişi yüzme biliyor?
Tabi bir de dikkatimizi çeken en önemli şey İngilizceyi o kadar güzel konuşmaları idi. Çiftçisinden tut inşaat işçisine gencinden yaşlısına kadar herkes aksanlı süper konuşuyor. Bizim konuştuğumuz tarzanca dedik. Zaten okuma yazma oranı %100 anacım...
Belki soğuğun etkisi ile bilmiyorum ama hiçbir gösteriş göremedim giyim kuşamda. Lüks araba görmedim. Romanya'da filan daha çoktur herhalde lüks araba. İnsanların yaşamı çok sade. Yaşlıya devlet bakıyor, evde özel bakım. Çocuğa devlet bakıyor tüm eğitim yaşamı boyunca. Çocuğa özel bir ilgi var -her ne kadar ortalama çocuk sayısı 2 den az olsa bile- Hava alanında çocuk oyun parkı ilk kez Oslo’da gördüm. Otelimizin karşısındaki 5 katlı apartmanın terasında oyun parkı vardı. Her şey çocuğa göre ayarlanıyor. Bir anne eşinden ayrılmışsa devlet ona 5000 TL'ye yakın çocuk yardımında bulunuyor. Dedim ya öncelik çocuklar ve kadınlar. Sonra erkekler ve hayvanlar. Adamların ülkesinde kediyi ensesinden tutarak taşımak yasakmış canı acıyor diye. Veya köpeğini günde bilmem kaç kere dışarı çıkarmak zorundaymışsın, kanunlarla belirlenmiş yani :)
Şoför bir sonraki seferini beklerken kitap okuyor filan. Gözlerime inanamadım. Çok ince ayrıntılar ama gözlemlemek büyük dersler çıkarmak için iyi bir fırsat. Bir de spor adamların hayatında temel teşkil ediyor. Biz Bergen’de donarken millet yanımızdan koşup gidiyor. Ben düşmemek için yavaş yavaş yürüyorum, adamlar özel spor ayakkabıları, incecik taytları ile koşuyor. H&M'in bir spor kıyafet bölümü vardı inanamadım. Çocuklar için bile spor kıyafet kısmı var kocaman. Zaten Sochi kış olimpiyatlarında 11 altın toplam 26 madalya ile 2. olan bir ülkeden bahsediyoruz. Bizim üç tarafımız denizle çevrili ama kaç kişi yüzme biliyor?
Tabi bir de dikkatimizi çeken en önemli şey İngilizceyi o kadar güzel konuşmaları idi. Çiftçisinden tut inşaat işçisine gencinden yaşlısına kadar herkes aksanlı süper konuşuyor. Bizim konuştuğumuz tarzanca dedik. Zaten okuma yazma oranı %100 anacım...
Fiyortlar |
15:00’e doğru Bergen’e vardığımızda masal bir kasaba ile
karşılaştık. Tren istasyonundan otelimizi buluncaya kadar baya yürüdük.
Otelimiz ünlü Bryggen’e yakındı. İlk işimiz otele yerleşip hemen Bryggen ’deki o güzel evlerin
yanına gitmek oldu.
Daha sonra Floibanen denen teleferikle tepeye çıktık. Sanırım burada bir de kayak merkezi var, herkes kızaklarla filan tepeye çıkıyordu.
Her yerde oyun parkı, her yere oyun parkı:) |
Daha sonra indiğimizde biraz merkezi dolaşalım dedik, ancak soğuk tan tir tir titriyordum, bir an önce otele döndük bi yemek kahve yapıp:)
Pazar sabahı Bergen’e bu manzaraya veda ettik. Tromso ve kuzey ışıkları için yola çıktık.
Olağanüstü manzaralı bir uçuş ve Tromso'da çok güzel bi 3 gün geçirdik. Kuzey ışıkları deneyimimiz gelecek yazıda. Çok yakında:)